DİĞER
K24'te Kasım ayının son vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
“Edebiyatımız neden acı çeken, yenik ve yılgın karakterle dolu? Neden bu kadar çok acı çekiyoruz? Edebiyata neden bu kadar acı çektiriyoruz?... Başkalarının bana acımalarını sağlayan acı içindeki benliğim neden benim özbenliğim olsun? Varoluşumun bana özgü yanı, beni ben yapan tarafım illa acımda mı ifade buluyor? Neden sevinçlerim değil de acılarım, pozitif varlığım değil de negatif varlığım daha sahih olsun?”
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
“İktidarın dışına düşen kimlikleri temsil etmenin tek yolu, baskılandıkları ölçüde onları sahiplenmektir. Fakat bu hoşgörü sahte bir 'dışarısı' mantığı ile kol kola ilerler. Otoritenin ne kadar alçakça davrandığını devamlı tekrar etmek temel bir insani görev olsa da, doğrudan ataerkillikle savaşmak, eli kolu çoktan kırılmış bir düşmana saldırmak ve bu baskıcı düalizmi yeniden onaylamak anlamına gelebilir.“
Mehmet Erte’yi de belli bir edebî türü (yetişme romanı) boşa çıkarmak için bu yetişme işini çok ciddiye alan bir teoriyle, psikanalitik düşünceyle flört ederken bulduk burada. Ama sonunda ne o teoriye ihtiyaç kaldı, ne de büyüme fikrine
Belki de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanında Suat'ın “Bütünlük insan kafasının vehmidir” derken kastettiği budur. Aslında ana rahminden kopup dünyaya gelişimizle birlikte “bütünlüğün” kafamızın içinde bir vehim olmasına mahkûm edilmişizdir
Philip Roth'un Portnoy'un Feryadı'na kulak kabartarak yola çıkalım; yanımıza arzuyu, aşkı ve cinselliği alarak günümüz Türkiye toplumundan, "erkeklik" merkezinden etrafımıza bir bakalım...
Joseph Roth, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla beraber kendini vatansız ilan eder. Hep göçebe kalan Roth, sürgünde unutulmaya yüz tutmuş ve sılaya dönüşü uzun zaman almış yazarlardandır
Joseph Roth, titizlikle imal ettiği bir üst kimlikle sürgün edebiyatının siyasî ve coğrafî çerçevesinin ötesine geçerek “sürgün” kavramının hakikatini zamansal bir nostalji eksenine yerleştirir
6 Kasım, Leonard Cohen’in birinci ölüm yıl dönümüydü. Kanada, her zaman gurur duyduğu büyük oğlunu iki büyük faaliyetle andı, anıyor. Biz ise 82 yıllık ömre nasıl sığdığını bilemediğimiz bazı satırbaşları ile yetiniyoruz
Dominic Pettman, sosyal medya kullanımını bağımlılık gibi bir kategoriden çıkarıp dikkat dağınıklığı gibi görece daha sansasyonel bir olguyla birlikte ele alıyor...
Batık Bir Gemi'de deniz, bir yandan anlatıcının arzularının tekinsizliğinin simgeler, diğer yandan ise anlatıcının yaşlılığını teyit eden bir ayna işlevi görür
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık